Evlilik tarafların karşılıklı sevgi, saygı ve güven içinde yaşadıkları ve yine fedakârlık, hoşgörü ve iyiniyetle güçlendirmiş oldukları bir kurumdur. Fiziksel şiddeti uygulayanın, her şeyi bahane ederek sorun çıkartma eğilimi akabinde şiddete başvurması, eşler arasında evlilik birliğini sürdürülemeyecek şekilde temelinden sarsılmasına yol açmaktadır.
Ülkemizde kadınlar yuvasının dağılmaması, çocuğunun babasından ayrı kalmaması için yıllarca bu evliliğe katlanmak zorunda kalmaktadırlar. Ancak her ne yaşanmış olursa olsun, hiç kimse dövülmeyi, şiddete uğramayı hak etmemektedir.
Yargıtay’da bizimle aynı görüşte olacak ki ‘‘Boşanmaya neden olan “olaylarda; karısına şiddet uygulayan davacı koca tam kusurludur.” kararını vermiştir. (1)
Ataerkil bir bakış açısıyla evlilik birliği içerisinde eşi ile anlaşamadığı durumlarda koca fiziksel şiddet uygulamayı kendisinde bir hak olarak görmektedir. Bu durum ülkemizde ne yazık ki olağan kabul edilmektedir.
‘‘Maalesef ülkemizde kadınlar boşanma davasını çoğunlukla sürekli olarak acımasızca dövülmekte olduklarından açmaktadırlar. Kendilerini doğuranın/dünyaya getirenin bir kadın olduğunu unutanlar bu utanmazlığı marifetmiş gibi sürdürmektedirler.’’ (Ömer Uğur Gençcan Boşanma Hukuku kitabından alıntıdır.)
Yargıtay 2.Hukuk Dairesinin Başkanına katılıyoruz.
”KADINA ŞİDDETE HAYIR ” diyoruz.
Daha detaylı bilgi için lütfen bizimle iletişime geçiniz.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2007/6703 E. , 2008/4727 K.
“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ : İncirliova Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesi
TARİHİ : 10.10.2006
NUMARASI : Esas no: 2004/387 Karar no: 2006/365
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm nafaka ve tazminatlar yönünden temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
1-Dava Türk Medeni Kanununun 166/1. maddesine dayalıdır. Türk Medeni Kanununun 166/3. fıkra koşulları oluşmamıştır. Boşanmaya neden olan olaylarda; karısına şiddet uygulayan davacı koca tam kusurludur.
*Türk Medeni Kanununun 166.maddesi hükmünü tamamen kusurlu eşin de dava açabileceği ve yararına boşanma hükmü elde edebileceği biçiminde yorumlamamak ve değerlendirmemek gerekmektedir. Çünkü böyle bir düşünce, kimsenin kendi eylemine ve tamamen kendi kusuruna dayanarak bir hak elde edemeyeceği yönündeki temel hukuk ilkesine aykırı düşer.Diğer taraftan gene böyle bir düşünce tek taraflı irade ile sistemimize aykırı bir boşanma olgusunu ortaya çıkarır. Boşanmayı elde etmek isteyen kişi karşı tarafın hiçbir eylem ve davranışı söz konusu olmadan, evlilik birliğini, devamı beklenmeyecek derecede temelinden sarsar, sonrada mademki birlik artık sarsılmış diyerekten boşanma doğrultusunda hüküm kurulmasını talep edebilir.
Öyle ise Türk Medeni Kanununun 166.maddesine göre boşanmayı isteyebilmek için tamamen kusursuz yada az kusurlu olmaya gerek olmayıp daha fazla kusurlu bulunan tarafın dahi dava hakkı bulunmakla beraber, boşanmaya karar verilebilmesi için davalının az da olsa kusurunun varlığı ve bunun belirlenmesi kaçınılmazdır.
*Az kusurlu eş boşanmaya karşı çıkarsa bu halin tespiti dahi tek başına boşanma kararı verilebilmesi için yeterli olamaz. Az kusurlu eşin karşı çıkması hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olmalı, eş ve çocuklar için korunmaya değer bir yararın kalmadığı anlaşılmalıdır.(TMK.md.166/2)
#Mevcut olaylara göre evlilik birliğinin, devamı eşlerden beklenmeyecek derecede, temelinden sarsıldığı kuşkusuzdur. Ne var ki bu sonuca ulaşılması tamamen davacının tutum ve davranışlarından kaynaklanmış olup, davalıya atfı mümkün hiçbir kusur gerçekleşmemiştir. Bu durumda açıklanan nedenle isteğin reddi gerekirken yasa hükümlerinin yorumunda yanılgıya düşülerek boşanmaya karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır. Ancak; hükmün boşanma yönü temyize gelmediğinden bozma sebebi sayılmayarak yanlışlığa işaret olunmakla yetinilmiştir.
2- Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre davacının temyiz itirazları yersizdir.
3-Davalı kadının temyizinin incelenmesine gelince;
Tarafların tesbit edilen ekonomik ve sosyal durumları, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur derecesine paranın alım gücü, kişilik haklarına yapılan saldırı ile ihlâl edilen mevcut ve beklenen menfaat dikkate alındığında * davalı S… yararına takdir edilen maddi ve manevi tazminat azdır. Türk Medeni Kanununun 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesi ile Borçlar Kanununun 42 ve 44. maddesi hükmü dikkate alınarak daha uygun miktarda maddi (TMK.md.174/1) ve manevi (TMK .md. 174/2) tazminat taktiri gerekir.
Bu yönler gözetilmeden hüküm tesisi doğru bulunmamıştır.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda (3) nolu bentde gösterilen sebeple davalı yararına BOZULMASINA, temyize konu diğer yönlerin yukarıda (2) nolu bentde açıklanan sebeple ONANMASINA, aşağıda yazılı harcın davacıya yükletilmesine, peşin harcın mahsubuna, temyiz peşin harcının yatıran davalıya geri verilmesine, iş bu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.