Talimat Suretiyle Sorgusu Yapılan Sanığa İfadesinin Esas Mahkemesinde Alınıp Alınmayacağının Sorulması Gerekir.

Av. Ceren YANIK > Makaleler > Talimat Suretiyle Sorgusu Yapılan Sanığa İfadesinin Esas Mahkemesinde Alınıp Alınmayacağının Sorulması Gerekir.
  • Talimat Suretiyle Sorgusu Yapılan Sanığa İfadesinin Esas Mahkemesinde Alınıp Alınmayacağının Sorulması Gerekir.

  • Kasım 2, 2025
Paylaş
Her türlü avukatlık ve danışmanlık hizmeti için bizimle iletişime geçin. Whatsapp: 0545 190 06 07
Sanığa sorgusundan önce ifadesini esas mahkemesi huzurunda vermek isteyip istemediği hususu sorulmaması 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 196/2. maddesine aykırıdır. 

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 21.05.2025 T. 2025/34 E. 2025/223 K.
YARGITAY KARARI

İtirazname No : 2024/55134

KARARI VEREN

YARGITAY DAİRESİ : 11. Ceza Dairesi

MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi

SAYISI : 536-712

I. HUKUKÎ SÜREÇ

Sanığın, resmî belgede sahtecilik suçundan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 204/1, 62 ve 53. maddeleri uyarınca 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna ilişkin İzmir (Kapatılan) 22. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 28.07.2010 tarihli ve 536-712 sayılı hükmün, sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 11. Ceza Dairesince 10.09.2015 tarih ve 14377-28439 sayı ile düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir.

II. İTİRAZ SEBEPLERİ

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı 07.10.2024 tarih ve 55134 sayı ile; \”…Hükümlünün ifadesi alındığında başka yer cezaevinde bulunduğu, ifadesi alınırken CMK’nın 193. maddesinde düzenlenen hakları hatırlatılmadığı, ifadesi alındıktan sonra yargılamanın yapıldığı İzmir Cezaevine nakledildiği, hüküm tarihinde aynı yer cezaevinde bulunduğu, istinabe suretiyle sorgusu yapılan sanığa CMK’nun 196/2. maddesi gereğince, sorgusundan önce ifadesini (esas) asıl mahkemesinde vermek isteyip istemediği sorulmadan hüküm kurulması savunma hakkının kısıtlanması niteliğindedir. Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 17.04.2018 gün ve 2017/1188 Esas – 2018/167 Karar sayılı ilamı da bu yöndedir. Bu sebeple Yargıtay 11. Ceza Dairesinin 10.09.2015 gün ve 2013/14377 Esas – 2015/28439 Karar sayılı ilamının kaldırılması gerektiği\” görüşüyle itiraz yoluna başvurmuştur.5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 11. Ceza Dairesince 21.11.2024 tarih ve 5352-13687 sayı ile; itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

III. UYUŞMAZLIK KAPSAMI VE KONUSU

İtirazın kapsamına göre inceleme, sanık hakkında resmî belgede sahtecilik suçundan kurulan mahkûmiyet hükmü ile sınırlı olarak yapılmıştır.Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; karar tarihinde başka bir suçtan hükümlü olarak ceza infaz kurumunda bulunan sanığın, Torbalı 1. Asliye Ceza Mahkemesinde yapılan sorgusunda CMK’nın 196/2. maddesi gereğince sorgusundan önce ifadesini asıl Mahkemesinde vermek isteyip istemediği sorulmadan ve talebine rağmen hükmün açıklandığı oturuma katılımı sağlanmadan hüküm kurulmasının savunma hakkının kısıtlanması niteliğinde olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.

IV. OLAY VE OLGULAR

İncelenen dosya kapsamından;İzmir Cumhuriyet Başsavcılığının 20.05.2009 tarihli iddianamesi ile sanık hakkında resmî belgede sahtecilik suçundan cezalandırılması istemiyle kamu davası açıldığı,Savunması alınması için hakkında çıkartılan yakalama kararı üzerine 01.07.2010 tarihinde yakalanan sanığın, inceleme konusu suçtan sorgusunun Torbalı 1. Asliye Ceza Mahkemesince yapıldığı, sorgu sırasında sanığın haklarının \”…Yakalama emri ile iddianame sureti okundu, atılı suçu anlatıldı, sanık duruşmadan vareste tutulmayı talep etmekle, sanığa …nun 147 m.ce müdafii seçme hakkının bulunduğu, hukuki yardımından yararlanabileceği, müdafiinin ifade veya sorgusunda hazır bulunabileceği, müdafii seçecek durumda olmadığı ve bir müdafii yardımından faydalanmak istediği takdirde baro tarafından müdafii atanabileceği, müdafie yapılacak ödemenin yargılama giderlerinden sayılacağı ve mahkûmiyeti halinde kendisinden tahsil edileceği ve şüpheden kurtulması için somut delillerin toplanmasını isteyebileceği ve kendisi aleyhine var olan şüphe nedenlerini ortadan kaldırmak ve lehine olan hükümleri ileri sürme hakkının bulunduğu ve ayrıca …nun 191/3 m.ce yüklenen suç hakkında açıklamada bulunmamasının kanuni hakkı olduğu okundu, anlatıldı.\” şeklinde açıklandığı, akabinde savunmasını yapan sanığın da \”…Duruşmalarda hazır bulunmak istiyorum.\” biçiminde beyanda bulunduğu,İfadesi alındıktan sonra sanığın, başka suçtan hükümlü olarak Torbalı (Kapatılan) K2 Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna alındığı, 21.07.2010 tarihinde de adı geçen infaz kurumundan İzmir (Kapatılan) Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna nakledildiği,Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) üzerinden tutukluluk bilgileri incelenen sanığın, 28.07.2010 tarihli oturumda da İzmir (Kapatılan) Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda bulunmasına rağmen duruşmaya getirtilmediği, aynı oturumda Cumhuriyet savcısının esas hakkındaki görüşünü açıkladığı ve Yerel Mahkemece duruşmanın bitirilerek sanık hakkında hüküm kurulduğu, Anlaşılmaktadır.

V. GEREKÇE

A. İlgili Mevzuat ve Uyuşmazlık Konusuna İlişkin Açıklamalar

CMK’nın \”Sanığın duruşmada hazır bulunmaması\” başlıklı 193. maddesi;

\”(1) Kanunun ayrık tuttuğu hâller saklı kalmak üzere, hazır bulunmayan sanık hakkında duruşma yapılmaz. Gelmemesinin geçerli nedeni olmayan sanığın zorla getirilmesine karar verilir.

(2) Sanık hakkında, toplanan delillere göre mahkûmiyet dışında bir karar verilmesi gerektiği kanısına varılırsa, sorgusu yapılmamış olsa da dava yokluğunda bitirilebilir.\”,

194. maddesinin ikinci fıkrası; \”Sanık savuşur veya ara vermeyi izleyen oturuma gelmezse, önceden sorguya çekilmiş ve artık hazır bulunmasına mahkemece gerek görülmezse, dava yokluğunda bitirilebilir.\”,

195. maddesi; \”Suç, yalnız veya birlikte adlî para cezasını veya müsadereyi gerektirmekte ise; sanık gelmese bile duruşma yapılabilir. Bu gibi hâllerde sanığa gönderilecek davetiyede gelmese de duruşmanın yapılacağı yazılır.\”,

200. maddesinin birinci fıkrası; \”Sanığın yüzüne karşı suç ortaklarından birinin veya bir tanığın gerçeği söylemeyeceğinden endişe edilirse, mahkeme, sorgu ve dinleme sırasında o sanığın mahkeme salonundan çıkarılmasına karar verebilir.\”,

204. maddesi \”Davranışları nedeniyle, hazır bulunmasının duruşmanın düzenli olarak yürütülmesini tehlikeye sokacağı anlaşıldığında sanık, duruşma salonundan çıkarılır. Mahkeme, sanığın duruşmada hazır bulunmasını dosyanın durumuna göre savunması bakımından zorunlu görmezse, oturumu yokluğunda sürdürür ve bitirir. Ancak, sanığın müdafii yoksa, mahkeme barodan bir müdafi görevlendirilmesini ister. Oturuma yeniden alınmasına karar verilen sanığa, yokluğunda yapılan işlemler açıklanır.\”,Şeklindedir.

\”Sanığın duruşmadan bağışık tutulması\” başlıklı 196. maddesi ise;

\”(1) Mahkemece sorgusu yapılmış olan sanık veya bu hususta sanık tarafından yetkili kılındığı hâllerde müdafii isterse, mahkeme sanığı duruşmada hazır bulunmaktan bağışık tutabilir.

(2) Sanık, alt sınırı beş yıl ve daha fazla hapis cezasını gerektiren suçlar hariç olmak üzere, istinabe suretiyle sorguya çekilebilir. Sorgu için belirlenen gün, Cumhuriyet savcısı ile sanık ve müdafiine bildirilir. Cumhuriyet savcısı ile müdafiin sorgu sırasında hazır bulunması zorunlu değildir. Sorgusundan önce sanığa, ifadesini esas mahkemesi huzurunda vermek isteyip istemediği sorulur.

(3) Sorgu tutanağı duruşmada okunur.

(4) Yukarıdaki fıkralar içeriğine göre sanığın aynı anda görüntülü ve sesli iletişim tekniğinin kullanılması suretiyle sorgusunun yapılabilmesi olanağının varlığı hâlinde bu yöntem uygulanarak sorgu yapılır.

(5) Hastalık veya disiplin önlemi ya da zorunlu diğer nedenlerle yargılamanın yapıldığı yargı çevresi dışındaki bir hastahane veya tutukevine nakledilmiş olan sanığın, sorgusu yapılmış olmak koşuluyla, hazır bulundurulmasına gerek görülmeyen oturumlar için getirilmemesine mahkemece karar verilebilir.

(6) Yurt dışında bulunan sanığın, belirlenen duruşma tarihinde hazır bulunmasının zorluğu halinde, bu tarihten önce duruşma açılarak veya istinabe suretiyle sorgusu yapılabilir.\” biçiminde iken 25.08.2017 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 694 sayılı Olağanüstü Hâl Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 147. maddesi ile anılan maddenin dördüncü fıkrası; \”Hâkim veya mahkemenin zorunlu gördüğü durumlarda, aynı anda görüntülü ve sesli iletişim tekniğinin kullanılması suretiyle yurt içinde bulunan sanığın sorgusu yapılabilir veya duruşmalara katılmasına karar verilebilir.\” şeklinde değiştirilmiş ve bu değişiklik 08.03.2018 tarihinde yürürlüğe giren 7078 sayılı Olağanüstü Hâl Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanun’un 142. maddesi ile kanunlaşmıştır. Maddenin birinci fıkrasında, mahkemece sorgusu yapılmış olmak şartıyla sanığın veya bu hususta sanık tarafından yetkili kılındığı hâllerde müdafisinin istemi ile duruşmada hazır bulunmaktan bağışık tutulabileceği kabul edilmiş, beşinci fıkrasında ise hastalık veya disiplin önlemi ya da zorunlu diğer nedenlerle yargılamanın yapıldığı yargı çevresi dışındaki bir hastane veya tutukevine nakledilmiş olan sanığın, sorgusu yapılmış olmak şartıyla, hazır bulundurulmasına gerek görülmeyen oturumlar için getirilmemesine mahkemece karar verilebileceği düzenlenmiştir.Her iki fıkrada da sanığın sorgusunun yapılmış olması hâli bağışık tutulmanın şartı olarak belirtilmiş, ancak sanığın sorgusunun ne şekilde yapılacağı hususunda iki fıkrada da herhangi bir açıklamaya yer verilmemiş olup bu konu maddenin ikinci fıkrasında düzenlenmiştir.Bu düzenlemeye göre, alt sınırı beş yıldan az hapis cezasını gerektiren bir suçtan yargılanan sanığa, sorgusundan önce ifadesini esas mahkemesi huzurunda vermek isteyip istemediği sorulduktan sonra istinabe suretiyle sorguya çekilebilecektir. Alt sınırı beş yıl ve daha fazla hapis cezasını gerektiren suçlardan dolayı ise sanıkların sorgusunun mutlaka yargılamayı yapan mahkemece gerçekleştirilmesi zorunludur. CMK’nın 196/4. fıkrasının uygulandığı hâllerde de sorgunun yargılama mahkemesince icra edildiği gözetilmelidir.Sorgusundan önce sanığa, ifadesini yargılamayı yapan mahkeme huzurunda vermek isteyip istemediğinin sorulmaması veya sorulması üzerine duruşmadan bağışık tutulmak istemediğini belirtmesine karşın istinabe ile alınan ifadesiyle yetinilmesi savunma hakkının sınırlanması sonucunu doğuracaktır.Sanığın duruşmada hazır bulunabilmesi, yükümlülük yönü olmakla birlikte öncelikle kendisi açısından bir hak olup bu hak adil yargılanma hakkının temel unsurlarından birini oluşturmaktadır. Tarafı olduğumuz ve onaylamakla iç hukuk mevzuatına dahil ettiğimiz Avrupa İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunması Sözleşmesi’nin \”Adil yargılanma hakkı\” başlıklı 6. maddesinin üçüncü fıkrasının (c) bendinde, sanığın en azından kendi kendini savunma hakkı bulunduğu belirtilmekle, mahkeme huzurunda doğrudan savunmasını yapabilmesi için duruşmada hazır bulunma hakkının varlığı da zımnen kabul edilmiştir. Kendisi yönünden hak olarak düzenlendiği kabul edilen bir hususta sanığın, bu hakkı ne şekilde kullanacağı konusunda hiçbir inisiyatifinin olmadığının kabulü hâlinde hakkın varlığından da söz edilemeyecektir. Nitekim, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin 12 Şubat 1985 tarihli Colozza ve Rubinat/İtalya ile 25 Kasım 1997 tarihli Zana/Türkiye kararlarında, sözleşmeyle garanti altına alınan bir hakkın kullanılmasından vazgeçilmesinin, bunun açıkça söylenmesiyle mümkün olabileceği belirtilmiş olup Ceza Genel Kurulunun 18.01.2023 tarihli, 311-1 sayılı, 31.01.2017 tarihli, 449-32 sayılı ve 03.04.2018 tarihli ve 851-144 sayılı kararlarında da aynı sonuca ulaşılmıştır. Bununla birlikte yine Ceza Genel Kurulunun 17.04.2018 tarihli, 1188-167 sayılı, 14.02.2012 tarihli, 248-37 sayılı ve 22.11.2011 tarihli, 192-241 sayılı kararları başta olmak üzere süre gelen birçok kararında da; \”Sorgusundan önce sanığa, ifadesini yargılamayı yapan mahkeme huzurunda vermek isteyip istemediğinin sorulmaması veya sorulması üzerine duruşmadan bağışık tutulmak istemediğini belirtmesine karşın istinabe ile alınan ifadesiyle yetinilmesi savunma hakkının kısıtlanması sonucunu doğuracağından mutlak bir bozma nedeni olduğu\” vurgulanmıştır.

B. Somut Olayda Hukuki Nitelendirme

Resmî belgede sahtecilik suçundan yargılanan ve savunmasının tespiti için hakkında yakalama emri düzenlenen sanığın, davanın görüldüğü İzmir (Kapatılan) 22. Asliye Ceza Mahkemesinin yargı çevresi dışında Torbalı’da yakalanmasını müteakip Torbalı 1. Asliye Ceza Mahkemesince yapılan sorgusunda, savunması alınmadan önce sanığa ifadesini asıl mahkemesinde vermek isteyip istemediği hususunun sorulmadığı gibi haklarının hatırlatıldığı kısımda önceki evraktan kaldığı anlaşılan \”…sanık duruşmadan vareste tutulmayı talep etmekle…\” ibaresine karşın alınan savunmasında duruşmalarda hazır bulunmak istediği yönündeki beyanının zapta geçirildiği ve bu durumda beyanına üstünlük tanınması gerektiği değerlendirilmekle, CMK’nın 196/2. maddesi gereğince sanığa sorgusundan önce ifadesini asıl Mahkemesinde vermek isteyip istemediği sorulmadan ve hükmün kurulduğu oturum tarihinde İzmir (Kapatılan) Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda bulunan sanığın duruşmalarda hazır bulunmak istediğini beyan etmesine rağmen bu oturuma katılımı sağlanmadan hüküm kurulmasının savunma hakkının sınırlandırılması niteliğinde olduğu sonucuna varılmıştır. Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne, Özel Dairenin düzeltilerek onama kararının kaldırılmasına, diğer yönleri incelenmeyen Yerel Mahkeme hükmünün saptanan bu usulü nedenlerle bozulmasına ve ulaşılan sonuç karşısında sanığın resmî belgede sahtecilik suçuna ilişkin cezasının infazının durdurulması ile tahliyesine karar verilmelidir. Çoğunluk görüşüne katılmayan altı Ceza Genel Kurulu Üyesi; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddedilmesi gerektiği düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.

VI. KARAR

Açıklanan nedenlerle;

1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,

2- Yargıtay 11. Ceza Dairesinin 10.09.2015 tarihli ve 14377-28439 sayılı sanık hakkında resmî belgede sahtecilik suçundan kurulan mahkûmiyet hükmünün düzeltilerek onanmasına ilişkin kararının KALDIRILMASINA,

3- İzmir (Kapatılan) 22. Asliye Ceza Mahkemesinin 28.07.2010 tarihli ve 536-712 sayılı sanık hakkında resmî belgede sahtecilik suçundan kurulan mahkûmiyet hükmünün saptanan bu usulü nedenlerden dolayı diğer yönleri incelenmeksizin BOZULMASINA,

4- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazı kabul edilerek, Özel Dairenin düzeltilerek onama kararı kaldırılıp Yerel Mahkemenin sanık hakkında resmî belgede sahtecilik suçundan kurduğu mahkûmiyet hükmünün bozulmasına karar verilmesi nedeniyle sanığın resmî belgede sahtecilik suçuna yönelik cezasının İNFAZININ DURDURULMASINA ve atılı suç yönünden TAHLİYESİNE, başka bir suçtan hükümlü veya tutuklu olmadığı takdirde derhal salıverilmesi için YAZI YAZILMASINA,

5- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 21.05.2025 tarihinde yapılan müzakerede oy çokluğuyla, infazın durdurularak sanığın tahliyesi yönünden ise oy birliğiyle karar verildi.

 

 

Her türlü avukatlık ve danışmanlık hizmeti için bizimle iletişime geçin. Whatsapp: 0545 190 06 07
Paylaş