Uyuşturucu Ve Uyarıcı Madde Kullanma Suçu

Av. Ceren YANIK > Makaleler > Uyuşturucu Ve Uyarıcı Madde Kullanma Suçu
  • Uyuşturucu Ve Uyarıcı Madde Kullanma Suçu

  • Aralık 21, 2025
Paylaş
Her türlü avukatlık ve danışmanlık hizmeti için bizimle iletişime geçin. Whatsapp: 0545 190 06 07
Uyuşturucu Ve Uyarıcı Madde Kullanma Suçu

Uyuşturucu madde kullanımı, tüm devletler tarafından etkin biçimde mücadele edilen önemli bir sosyal sorundur. Bu nedenle ülkemizde de 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun özel hükümler kitabında, Topluma Karşı Suçlar başlıklı üçüncü kısmın “Kamunun Sağlığına Karşı Suçlar” bölümünde düzenlenmiştir.

Türk Ceza Kanunu’nun 191. maddesine göre; uyuşturucu veya uyarıcı maddeyi satın alan, kabul eden veya bulunduran ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanan kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

Kanunun lafzı dikkate alındığında, söz konusu suç seçimlik hareketli bir suç niteliğindedir. Uyuşturucu veya uyarıcı maddenin satın alınması, bulundurulması ya da kullanmak amacıyla kabul edilmesi hâllerinden herhangi birinin gerçekleşmesi suçun oluşumu için yeterlidir. Uyuşturucu madde kullanma suçu mahsus (özgü) bir suç olmayıp, bu nedenle herkes tarafından işlenebilir. Suçun takibi şikâyete bağlı değildir ve failin kamu görevlisi veya sivil olması bakımından herhangi bir ayrım söz konusu değildir.

Bu suçtan dolayı yargılama yapmaya görevli mahkeme Asliye Ceza Mahkemesidir. Uyuşturucu madde kullanma suçu iki şekilde işlenebilir. İlk olarak, şüphelinin kullanmak amacıyla bulundurduğu veya satın aldığı uyuşturucu ya da uyarıcı maddenin kriminal inceleme sonucunda ele geçirilmesi hâlinde suç oluşur. İkinci olarak ise, şikâyet veya ihbar üzerine kişinin uyuşturucu madde kullandığına ilişkin bilgi edinilmesi durumunda, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 75. maddesi uyarınca şüpheli hakkında iç beden muayenesi yapılmak suretiyle uyuşturucu madde kullandığının tespit edilmesi mümkündür. Ancak salt ikrar, yani şüphelinin yalnızca “uyuşturucu madde kullandığını” beyan etmesi, TCK m.191 kapsamında cezalandırma için yeterli değildir. Bu durumun, mutlaka yan ve maddi delillerle desteklenmesi gerekmektedir. Nitekim Yargıtay bir kararında; şüpheli hakkında ikrar dışında başkaca herhangi bir delil bulunmaması hâlinde uyuşturucu madde kullanma suçunun oluşmayacağını kabul etmiştir.

Bu husus, Yargıtay 10. Ceza Dairesi’nin 2017/2197 Esas ve 2019/3377 Karar sayılı ilamında; “Kendisinde herhangi bir uyuşturucu ya da uyarıcı madde ele geçirilemeyen, dava tarihi öncesinde uyuşturucu madde kullandığı teknik yöntemlerle saptanmayan sanığın, daha önce kullandığını söylediği maddelerin ele geçmemesi nedeniyle niteliklerinin belirlenmesinin mümkün olmadığı; atılı suçu işlediğine ilişkin, soruşturması ayrılan şüphelilerin soyut beyanları dışında, her türlü şüpheden uzak, yeterli ve kesin delil bulunmadığı gözetilmeden beraati yerine mahkûmiyetine karar verilmesinin yasaya aykırı olduğu” şeklinde açıkça ifade edilmiştir.

CMK 75 (Şüpheli veya Sanığın Beden Muayenesi ve Vücudundan Örnek Alınması)

Bir suça ilişkin delil elde edilmesi amacıyla, şüpheli veya sanık hakkında iç beden muayenesi yapılmasına ya da kan, saç, tükürük, tırnak gibi biyolojik örneklerin alınmasına, Cumhuriyet savcısının veya mağdurun istemi üzerine ya da re’sen hâkim veya mahkeme tarafından karar verilebilir. Gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde ise bu karar Cumhuriyet savcısı tarafından verilebilir; ancak savcının verdiği kararın yirmi dört saat içinde hâkim veya mahkemenin onayına sunulması zorunludur. Hâkim veya mahkeme, onay talebini yirmi dört saat içinde karara bağlar. Onaylanmayan kararlar hükümsüz olup, bu şekilde elde edilen deliller hukuka aykırı delil niteliğindedir ve yargılamada kullanılamaz.

Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 75. maddesinde düzenlenen bu koruma tedbiri, üst sınırı iki yıl veya daha fazla hapis cezasını gerektiren suçlar bakımından uygulanabilmektedir. Bu kapsamda, bir suça ilişkin delil elde etmek amacıyla şüpheli veya sanık üzerinde iç beden muayenesi yapılmasına ve vücudundan kan veya benzeri biyolojik örneklerin alınmasına imkân tanınmıştır. Bu tedbirin uygulanması bakımından şüpheli veya sanığın rızası aranmaz ve kanunda herhangi bir katalog suç sınırlaması öngörülmemiştir.

Uyuşturucu Maddede Kişisel Kullanım Sınırı Nedir?

Uyuşturucu madde kullanma suçunun tespitinde belirleyici unsurlardan biri, ele geçirilen uyuşturucu maddenin miktarıdır. Kişinin üzerinde veya hâkimiyet alanında bulunan uyuşturucu madde miktarı, fiilin kullanma suçu mu yoksa ticaret suçu mu oluşturduğunun belirlenmesinde önemli bir ölçüt olarak kabul edilmektedir. Ele geçirilen uyuşturucu maddenin kişisel kullanım sınırları içerisinde kalıp kalmadığı hususunda, Hâkimler ve Savcılar Kurulu’nun 16–19 Mayıs tarihli hukuki müzakere tutanaklarında kişisel kullanım sınırlarına ilişkin çeşitli değerlendirmelere yer verilmiştir.

Bu değerlendirmelere göre; her ne kadar uygulamada yıllık 1 kilogram esrar bulundurulmasının kişisel ihtiyaç miktarı olarak kabul edildiği yönünde bir kanaat bulunsa da, son dönemde uyuşturucu madde nakletme ve ticaret suçlarının daha küçük miktarlar üzerinden işlenmesi nedeniyle, net 600–700 gramın üzerindeki esrar miktarının ticaret amacıyla bulundurulduğu yönündeki yaklaşımın Yargıtay içtihatlarında benimsendiği gözlemlenmektedir.

Eroin ve kokain bakımından, başka herhangi bir yan delil bulunmaması hâlinde, kişiden ele geçirilen 20 gram ve üzeri maddenin; uyuşturucu madde içeren sentetik haplar açısından ise 50 adet ve üzerinin, kullanım amacıyla değil ticaret amacıyla bulundurulduğu yönündeki değerlendirmenin de Yargıtay kararlarında kabul edildiği ifade edilmiştir.

Yapılan araştırmalarda; esrar için günlük kullanım miktarının yaklaşık 2 gram, eroin için 150 miligram, kokain için 60 miligram, sentetik haplar için ise günde 3–4 adet olduğu tespit edilmiştir. Bununla birlikte, kişide ele geçirilen uyuşturucu miktarı bu sınırların altında olsa dahi, birden fazla tür uyuşturucu maddenin birlikte ele geçirilmesi hâlinde fiilin uyuşturucu madde ticareti suçunu oluşturacağı yönünde Yargıtay kararları bulunduğu belirtilmiştir. Örneğin; bir kişide 50 gram esrar, 2 gram eroin ve 8 adet sentetik hap ele geçirilmesi durumunda, fiilin uyuşturucu madde ticareti suçunu oluşturduğuna ilişkin Yargıtay içtihatları mevcuttur.

Öte yandan Yargıtay, bir kararında 450 gram esrarın kişisel kullanım miktarı kapsamında değerlendirilebileceğini kabul etmiştir. Söz konusu kararda, kişisel kullanım sınırları içerisinde kalan net 450 gram esrarın, sanığın savunmasının aksine başkasına satacağına veya vereceğine dair kuşkuyu aşan yeterli ve kesin delil bulunmadığı, bu nedenle sanığın eyleminin “kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma” suçunu oluşturduğu sonucuna varılmıştır. (Yargıtay 20. Ceza Dairesi, 2016/355 E., 2019/4164 K.).

Benzer şekilde Yargıtay’ın bir başka kararında, sanığın evinde yapılan aramada 101 adet sentetik hap ele geçirilmesi hâlinde, bu miktarın da kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçu kapsamında değerlendirilmesi gerektiği kabul edilmiştir. Kararda, ele geçirilen MDMA ve 5-MEO-MIPT içeren 101 adet tabletin, sanığın kullanım amacıyla aldığına ilişkin savunmasının aksini ortaya koyan kesin bir delil bulunmadığı belirtilmiş ve fiilin TCK m.191 kapsamında kaldığı sonucuna ulaşılmıştır. (Yargıtay 10. Ceza Dairesi, 2016/117 E., 2016/582 K.).

 Fail Hakkında Uyuşturucu Kullandığına İlişkin Yeterli Şüpheye Ulaşan Savcı Ne Yapacaktır?

Uyuşturucu madde kullanma suçunda yeterli şüpheye ulaşan Cumhuriyet savcısı, öncelikle şüpheli hakkında daha önce kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı verilip verilmediğini araştırır. Yapılan inceleme sonucunda şüpheli hakkında daha önce verilmiş bir erteleme kararı bulunmaması hâlinde, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 171. maddesinde öngörülen şartlar aranmaksızın, beş yıl süreyle kamu davasının açılmasının ertelenmesine karar verir. Cumhuriyet savcısı, erteleme kararıyla birlikte şüpheliyi; erteleme süresi içinde kendisine yüklenen yükümlülüklere uymaması veya yasakları ihlal etmesi hâlinde doğabilecek hukuki sonuçlar konusunda usulüne uygun şekilde uyarır. Bu karara karşı, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde Sulh Ceza Hâkimliğine itiraz edilebilir. Beş yıllık erteleme süresi, kararın kesinleştiği tarihten itibaren işlemeye başlar. Erteleme süresi içerisinde, şüpheli hakkında asgari bir yıl süreyle denetimli serbestlik tedbiri uygulanması zorunludur. Bu süre, Cumhuriyet savcısının kararıyla üçer aylık dönemler hâlinde en fazla bir yıl daha uzatılabilir. Suça sürüklenen çocuklar bakımından ise kamu davasının açılmasının ertelenmesi süresi üç yıl olarak uygulanmaktadır.

Denetimli serbestlik tedbiri uygulanan kişi hakkında, gerekli görülmesi hâlinde, bu süre içinde tedavi tedbirine de karar verilebilir. Ancak denetimli serbestlik tedbiri zorunlu, tedavi tedbiri ise ihtiyaridir. Tedavi uygulanıp uygulanmaması, Cumhuriyet savcısının takdirine bağlıdır. Özellikle soruşturma aşamasında şüphelinin veya ailesinin tedavi talebinde bulunması hâlinde, tedavi tedbirine hükmedilmesi uygulamada sıklıkla tercih edilmektedir.

Uyuşturucu maddeyi ilk kez kullanan kişi ile uzun süredir kullanan kişi arasında, bu suç bakımından hukuki bir ayrım bulunmamaktadır. Şüpheli hakkında daha önce verilmiş bir kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı yoksa, Cumhuriyet savcısı yine CMK m.171’deki şartları aramaksızın beş yıl süreyle erteleme kararı verecektir. Bu karara ilişkin kayıtlar, özel bir sisteme kaydedilmekte olup, söz konusu kayıtlar yalnızca bir soruşturma veya kovuşturma kapsamında, ilgili Cumhuriyet savcısı, hâkim veya mahkeme tarafından talep edilmesi hâlinde ve yalnızca o amaçla kullanılabilmektedir.

Erteleme Süresi İçerisinde Kişinin Tekrar Uyuşturucu Madde Kullanması, Bulundurması Veya Satın Alması

Kamu davasının açılmasının ertelenmesine karar verilmesinin ardından, kişinin beş yıllık denetim süresi içerisinde kendisine yüklenen yükümlülüklere uygun davranması hâlinde, Cumhuriyet savcısı tarafından kovuşturmaya yer olmadığına dair karar (takipsizlik) verilir. Erteleme süresi boyunca şüpheli hakkında asgari bir yıl süreyle denetimli serbestlik tedbiri uygulanması zorunludur. Cumhuriyet Başsavcılığı, kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararını ilgili Denetimli Serbestlik Şube Müdürlüğüne göndererek, denetimli serbestliğin infazını talep eder.

Denetimli Serbestlik Müdürlüğü, şüpheliyi çağrı kâğıdı ile davet eder ve hazırlanan denetim planını şüpheliye tebliğ ederek infaz sürecini başlatır. Tebligat, şüphelinin bilinen son adresine yapılmak zorundadır; aksi hâlde tebligat usulsüz sayılır. Denetimli serbestlik müdürlüğünün çağrılarına uymayan kişiye öncelikle ihtaratlı tebligat gönderilir. Buna rağmen yükümlülüklere uymamakta ısrar edilmesi durumunda, dosya denetimli serbestlik müdürlüğü tarafından ilgili Cumhuriyet savcılığına gönderilir.

Kanun uyarınca, kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı kesinleştikten sonra, kişinin erteleme süresi içinde kendisine yüklenen yükümlülüklere veya uygulanan tedavinin gereklerine uymamakta ısrar etmesi hâlinde, erteleme kararı kaldırılır ve kişi hakkında Asliye Ceza Mahkemesinde kamu davası açılır. Aynı şekilde, erteleme kararı kesinleştikten sonra kişinin erteleme süresi içinde kullanmak amacıyla yeniden uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alması, kabul etmesi, bulundurması ya da kullanması da ihlal nedeni sayılır. Bu hâllerde, söz konusu fiiller ayrı bir soruşturma ve kovuşturma konusu yapılmaz.

Kanuna göre, erteleme süresi içinde kişinin yeniden uyuşturucu madde kullanması, ilk suç kapsamında verilen erteleme kararının ihlali niteliğindedir. Bu durumda, ikinci eylem nedeniyle yürütülen soruşturma, ilk dosya ile birleştirilir, erteleme kararı kaldırılır ve kişi hakkında tek bir suçtan dolayı Asliye Ceza Mahkemesinde kamu davası açılır. Dolayısıyla, erteleme süresi içinde gerçekleşen bu ikinci kullanım yeni bir suç oluşturmaz, yalnızca erteleme kararının ihlali olarak değerlendirilir.

Buna karşılık, kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararının ihlal edilmesinden sonra kişinin üçüncü kez uyuşturucu madde kullanması hâlinde, bu eylem ayrı ve yeni bir suç teşkil eder. Bu durumda Cumhuriyet savcısı, ayrı bir dosya üzerinden soruşturma yürütür; UYAP kayıtlarını inceleyerek yeterli delile ulaşılması hâlinde Asliye Ceza Mahkemesinde kamu davası açar. Kişi hakkında daha önce erteleme kararı verilmiş olduğundan, bu aşamada TCK m.191/6 gereğince yeniden kamu davasının açılmasının ertelenmesine karar verilemez.

Öte yandan, kişi kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı kesinleşmeden önce yeniden uyuşturucu madde kullanırsa, bu durum henüz bir ihlal sayılmayacağı gibi ayrı bir suç da oluşturmaz. Ancak erteleme kararının kesinleşmesinden sonra gerçekleşen yeni ihlaller bakımından, TCK m.43’te düzenlenen zincirleme suç hükümlerinin uygulanması gündeme gelebilecektir.

Kişinin 5 Yıllık Denetim Süresi İçerisinde Hırsızlık Suçunu İşlemesi Halinde  Kamu Davasının Açılmasının Ertelenmesi Kararı Kaldırılacak Mıdır?

Kullanmak amacıyla uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alma, kabul etme, bulundurma ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanma suçu dışında başka bir suçun işlenmesi, kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararının ihlali niteliğinde değildir. Erteleme kararının kaldırılabilmesi için, yalnızca TCK m.191 kapsamında düzenlenen fiillerden birinin erteleme süresi içerisinde işlenmiş olması gerekmektedir.

Kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararının verilmesinden sonra, kişinin beş yıllık denetim süresi boyunca kendisine yüklenen yükümlülüklere uygun davranması hâlinde, Cumhuriyet savcısı tarafından kovuşturmaya yer olmadığına dair karar (takipsizlik) verilir. Bu kararın kesinleşmesinin ardından kişinin yeniden uyuşturucu madde kullanması durumunda ise, hakkında yeniden kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı verilmesi mümkündür.

Uyuşturucu Kullanma Suçunun Nitelikli Halleri Nelerdir?

Uyuşturucu veya uyarıcı maddeyi satın alan, kabul eden, bulunduran ya da kullanan kişinin, bu fiilleri okul, yurt, hastane, kışla veya ibadethane gibi tedavi, eğitim, askerî ve sosyal amaçlarla toplu bulunulan bina ve tesisler ile bunların çevre duvarı, tel örgü veya benzeri engellerle belirlenen sınırlarına iki yüz metreden daha yakın mesafedeki umumi veya umuma açık yerlerde işlemesi hâlinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır.

Bu nitelikli hâlin uygulanabilmesi için, olayın gerçekleştiği yerin söz konusu alanlara olan mesafesinin usulüne uygun şekilde tespit edilmesi gerekmektedir. Bu amaçla Cumhuriyet savcısı, emrindeki adli kolluğa olay yerinin krokisinin düzenlenmesini talep edebilir. Ancak mesafe ölçümünün yalnızca kroki üzerinden değil, mutat ulaşım araçları kullanılarak fiilen ölçüm yapılmak suretiyle belirlenmesi gerekir. Gerekli görülmesi hâlinde, mahkeme tarafından keşif yapılması da mümkündür.

Kanunda öngörülen bu nitelikli hâlin uygulanabilmesi için fiilin umumi veya umuma açık bir yerde işlenmiş olması zorunludur. Dolayısıyla, kişinin uyuşturucu veya uyarıcı maddeyi kendi konutunda kullanması hâlinde, konutun okul, cami veya benzeri yerlere yakın olup olmaması önem taşımamakta; bu durumda nitelikli hâl hükümleri uygulanmamaktadır.

Uyuşturucu Madde Kullanma Suçunda Etkin Pişmanlık Hükümleri Uygulanır Mı?

Uyuşturucu veya uyarıcı maddeyi, resmî makamlar tarafından suç henüz öğrenilmeden önce kolluk birimlerine teslim eden ve bu suretle suçun ortaya çıkarılmasına veya faillerin yakalanmasına katkı sağlayan kişiler hakkında cezaya hükmolunmaz. Ancak kolluk kuvvetlerinin suçtan haberdar olmasından sonra failin gönüllü olarak etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanmak istemesi hâlinde, suçun diğer faillerinin yakalanmasını veya suçun aydınlatılmasını sağlayacak nitelikte bilgi vermesi gerekir. Bu durumda faile verilecek cezada dörtte birden yarısına kadar indirim yapılır.

 

Daha detaylı bilgi için lütfen bizimle iletişime geçiniz.

Her türlü avukatlık ve danışmanlık hizmeti için bizimle iletişime geçin. Whatsapp: 0545 190 06 07
Paylaş