Tutuklama, suç işlendiğine dair kuvvetli şüphe taşıyan kişinin, kaçmasını veya delilleri karartmasını önlemek amacıyla kişinin özgürlüğünün kısıtlanması için uygulanan bir tedbirdir. Tutuklama kararı ancak bir hakim tarafından verilebilir. Soruşturma aşamasında sulh ceza hakimliği, kovuşturma aşamasında ise mahkeme tarafından tutuklama kararı verilecektir.
Tutuklama tedbiri Ceza Muhakemesi Kanunumuzun 100. Maddesinde düzenlenmiştir.
Buna göre CMK 100. madde;
“…Tutuklama nedenleri
Madde 100 – (1) Kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin ve bir tutuklama nedeninin bulunması halinde, şüpheli veya sanık hakkında tutuklama kararı verilebilir. İşin önemi, verilmesi beklenen ceza veya güvenlik tedbiri ile ölçülü olmaması halinde, tutuklama kararı verilemez.
Aşağıdaki hallerde bir tutuklama nedeni var sayılabilir:
a) Şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması veya kaçacağı şüphesini uyandıran somut olgular varsa.
b) Şüpheli veya sanığın davranışları;
1.Delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme,
2.Tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapılması girişiminde bulunma,
Hususlarında kuvvetli şüphe oluşturuyorsa…” tutuklama kararı verilmektedir.
Görülmektedir ki, CMK 100. Maddesinde yazılı tutuklama nedenleri bulunmaktadır. Kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olgular mevcutsa hakim veya mahkeme tutuklama tedbirini uygulayacaktır.
Bunun yanında Ceza Muhakemesi Kanunumuzun 100. Maddesinin devamında belli katalog suçlar sayılmıştır. Bu suçlar ise şöyledir;
26.9.2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda yer alan;
1.Soykırım ve insanlığa karşı suçlar (madde 76, 77, 78),
2.Göçmen kaçakçılığı ve insan ticareti (madde 79, 80)
3.Kasten öldürme (madde 81, 82, 83),
4.Silahla işlenmiş kasten yaralama (madde 86, fıkra 3, bent e) ve neticesi sebebiyle ağırlaşmış kasten yaralama (madde 87), İşkence (madde 94, 95)
5.Cinsel saldırı (birinci fıkra hariç, madde 102),
6.Çocukların cinsel istismarı (madde 103),
7.Hırsızlık (madde 141, 142) ve yağma (madde 148, 149),
8.Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti (madde 188),
9.Suç işlemek amacıyla örgüt kurma (iki, yedi ve sekizinci fıkralar hariç, madde 220),
10.Devletin Güvenliğine Karşı Suçlar (madde 302, 303, 304, 307, 308),
11.Anayasal Düzene ve Bu Düzenin İşleyişine Karşı Suçlar (madde 309, 310, 311, 312, 313, 314, 315),
12.6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanunda tanımlanan silah kaçakçılığı (madde 12) suçları
13.4389 sayılı Bankalar Kanununun 22 nci maddesinin (3) ve (4) numaralı fıkralarında tanımlanan zimmet suçu
14.4926 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanununda tanımlanan ve hapis cezasını gerektiren suçlar.21.7.1983 tarihli ve 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun 68 ve 74 üncü maddelerinde tanımlanan suçlar
15.6831 sayılı Orman Kanununun 110 uncu maddesinin dört ve beşinci fıkralarında tanımlanan kasten orman yakma suçları
16. 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanununun 33 üncü maddesinde sayılan suçlar
17.3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun 7 nci maddesinde belirtilen suçlar
Yukarıda belirtilen suçlar Ceza Muhakemesi Kanunumuzda katalog suçlar olarak düzenlenmiştir. Bu suçların işlendiği hususunda kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı halinde, tutuklama nedeni var sayılabilmektedir.
Bunun yanında; sadece adlî para cezasını gerektiren suçlar veya vücut dokunulmazlığına karşı kasten işlenenler hariç olmak üzere hapis cezasının üst sınırı iki yıldan fazla olmayan suçlarda tutuklama kararı verilmeyecektir. Bu gibi durumlarda Ceza Muhakemesi kanunumuza göre tutuklama kararı verilmeyecektir.
Tutuklama bir ceza değil sınırlı olarak kullanılması gereken bir tedbirdir. Aksi durumda kişinin hak ve özgürlüğü doğrudan ilgilendirdiğinden ölçüsüz kullanılması hukuka aykırı olacaktır.
Ceza Muhakemesi Kanunumuzun 101. Maddesinde tutuklama kararının nasıl kullanacağı düzenlenmiştir.
Tutuklama kararı
Madde 101 – Soruşturma evresinde şüphelinin tutuklanmasına Cumhuriyet savcısının istemi üzerine sulh ceza hâkimi tarafından, kovuşturma evresinde sanığın tutuklanmasına Cumhuriyet savcısının istemi üzerine veya re’sen mahkemece karar verilir. Bu istemlerde mutlaka gerekçe gösterilir ve adlî kontrol uygulamasının yetersiz kalacağını belirten hukukî ve fiilî nedenlere yer verilir.
Tutuklamaya, tutuklamanın devamına veya bu husustaki bir tahliye isteminin reddine ilişkin kararlarda;
a) Kuvvetli suç şüphesini,
b) Tutuklama nedenlerinin varlığını,
c) Tutuklama tedbirinin ölçülü olduğunu,
gösteren deliller somut olgularla gerekçelendirilerek açıkça gösterilir. Kararın içeriği şüpheli veya sanığa sözlü olarak bildirilir, ayrıca bir örneği yazılmak suretiyle kendilerine verilir ve bu husus kararda belirtilir.
Tutuklama istenildiğinde, şüpheli veya sanık, kendisinin seçeceği veya baro tarafından görevlendirilecek bir müdafiin yardımından yararlanır.
Tutuklama kararı verilmezse, şüpheli veya sanık derhâl serbest bırakılır.
Bu madde ile 100 üncü madde gereğince verilen kararlara itiraz edilebilir.
Yukarıda önemle değindiğimiz üzere hukuka aykırılıklar mevcut olduğunda, tutuklama kararının bir ceza olmadığı fakat tutuklamanın kişi hak ve özgürlüklerini sınırlayıcı bir muamele olduğu ve bu yüzden de ancak zorunlu görüldüğü anlarda uygulanmasına başvurulması gerektiği hususu önemlidir.
Bilindiği gibi tutuklama bir koruma tedbiridir ve Ceza Muhakemesinde amaç değil araçtır. Sosyal medya ve kamuoyu baskısıyla değil, tutuklama nedeni var olduğu zaman tutuklama kararı verilmelidir. Ülkemizde sosyal medya baskısı nedeniyle ne yazık ki tutuklama gerektirmeyecek suçlarda tutuklama kararı verildiğine şahit olmaktayız. Halbuki tutuklama temel insan haklarından en büyük mahrumiyete sebebiyet verdiğinden uygulanmasında en hassas davranılması gereken bir koruma tedbiridir.
Ceza Muhakemesi Usulü Kanunumuzda tutuklama koruma tedbiri konusunda zorunluluk değil, ihtiyarilik sistemi kabul edilmiştir.
Bu nedenle CMK 100. maddesindeki tüm şartlar gerçekleşse dahi tutuklama zorunlu değildir. Hukuk sistemimizde asıl olan tutuksuz yargılama, istisna tutuklu yargılamadır. Tutuklama koruma tedbirine başvururken ölçülülük ilkesi doğrultusunda değerlendirme yapılması gerekmektedir.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 5. Maddesindeki koşullarla; suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişiler, ancak kaçmalarını, delillerin yok edilmesini veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda gösterilen diğer hallerde hakim kararıyla tutuklanabilir. Tutuklama kararı, Anayasanın 19/3 hükümleri dikkate alınarak verilmelidir.
Kişinin sabit ikametgahı mevcut ve bu nedenle yargılama sürecinde kaçması veya saklanması ihtimali söz konusu olmadığında ayrıca deliller toplanmış, yok edilmesi, gizlenmesi veya değiştirilmesi ihtimali de mevcut değilse tutuklama kararı verilmesi ölçüsüz olacaktır. Bunun yanında tutuklanacak kişinin yurt dışına kaçma durumu olup, olmadığı hususu kişinin maddi durumu ile de doğrudan ilgilidir. Kişinin maddi durumu iyi değilse tutuklama kararına hükmederken bu hususların da göz önünde bulundurulması gerekmektedir. Aksi durum halinde tutuklama haksızlık teşkil edecektir. Tutuklanacak kişi hakkında kaçma şüphesi yoksa kaldığı sabit bir ikametgah bulunmaktaysa CMK md.100/2-a da belirtilen şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması, veya kaçacağı şüphesi uyandıran somut olgular bulunması kriteri de ortadan kalkacaktır.
Bunun yanında ; Ceza Muhakemesi Kanunun 100. Maddesi ve devamında adli kontrolün neden yetersiz kalacağı hususunda tatmin edici bir belirtme olmadan tutuklama kararı verilmesi de hukuka aykırı olacaktır. Tutuklama en son tedbirdir. CMK md 109 daki adli kontrol kurumunun tutuklamaya göre öncelikle uygulanması gerekir. Mahkemenin adli kontrol uygulaması yetersiz kalacağı kanaati varsa tutuklamaya hükmetmelidir.
Anayasamızda tutuklamanın ancak zorunlu görülen hallerde başvurulması gereken bir muamele olduğu açıktır. Tutuklama kararını verecek mahkeme veya hakimin neden tutuklanma tedbiri verdiğinin gerekçeli bir şekilde açıklaması kanunen elzemdir.
AİHM de içtihatlarında tutuklamanın en son önlem olarak uygulanması gerektiğinden bahsetmekte ; başka bir önlemle tutuklamadan sağlanan yarar elde edilebilecekse, tutuklama yoluna gidilmemesi gerektiğini kabul etmektedir.
Kişinin tutukluluğuna karar verilmesi hem kendisinin hem de ailesinin mağduriyetine neden olacaktır. Bu gibi durumlar kamu vicdanını da rahatsız edecektir. Kişiye uygulan haksız tutuklama kararına karşı Ceza Muhakemesi Kanunumuzun 100. maddesi gereğince kişinin itiraz yoluna başvurma hakkı mevcuttur.
Suça Sürüklenen Çocuklarda Tutuklama Tedbiri
Suça sürüklenen çocukların tutuklanması durumunda ise tutuklama tedbiri için daha sıkı bir denetimin olacağı kuşkusuzdur. Çocuk Ceza Hukukunda da önemle belirtildiği gibi; çocukların suça yönelmesini önleyecek çözümlerin üretilmesi çok önemlidir ve toplumsal bir görevdir. Ancak, suça sürüklenen çocukların da topluma kazandırılması için kanunlarda yer alan mekanizmalara işlevsellik kazandırmak en az önlemek kadar önemlidir.
Çocuk adalet sisteminin en önemli prensiplerinden biri, özgürlüğü kısıtlayan tedbir ve cezaların son çare olmasıdır (Çocuk Adalet Sisteminin Uygulanması Hakkında Birleşmiş Milletler Asgari Standart (Pekin (Beijing)) Kuralları 13). Bu ilke bizim mevzuatımızda Çocuk Koruma Kanunu 20. maddesinde yer almıştır.
BM Çocuk Hakları Komitesi, Beijing Kuralları’nın 17. kuralına dayalı olarak özgürlüğün kısıtlanmasına başvurulmasının son çare olabilmesi için uygulanması gereken esasları şöyle belirlemektedir: “Çocuğun kişisel özgürlüğüne getirilecek kısıtlamalar çok dikkatli bir incelemeden sonra konulmalı ve bu kısıtlamaların mümkün olduğu kadar az olmasına özen gösterilmelidir. Özgürlükten yoksun bırakma, suçun başka bir kişiye yönelik ciddi bir saldırı niteliğinde bulunması veya çocuğun ciddi suç işlemeyi itiyat haline getirmiş olması halleri dışında verilmemelidir. Çocuğun yararı çocuklara ilişkin davalarda yol gösterici ilke olmalıdır…”
Çocuk Koruma Kanunu md 4. Çocuğun üstün yararının gözetilmesi ilkesi gereğince hapis cezası son çaredir.
Çocukların eğitim durumunu da aksatmamak ve çocuğu daha fazla örselememek adına tutuklama yerine diğer tedbirlerin öncelikle uygulanması gerekir.
Tutuklama kararı bir ceza olmayıp en son başvurulması gereken bir koruma tedbiridir. Tutuklama kişi özgürlüğünü sınırlandıran en ağır koruma tedbiridir. Bundan dolayı sınırlı ve ölçülü uygulanması gerekir. Aksi durum büyük mağduriyetlere yol açacaktır.
Daha detaylı bilgi için lütfen bizimle iletişime geçiniz.