Yenileme Kadastrosu (Uygulama Kadastrosu)
3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 22. maddesi ile TMK’nın 1026. Maddesine göre, kural olarak kadastrosu yapılan yerlerin yeniden kadastrosu yapılamaz. Aksi halde yapılan kadastro geçersiz olacaktır. Ancak 22.02.2005 tarihli 5304 sayılı yasayla 3402 sayılı Kadastro Kanununda değişiklik yapılmış ve yasaya 22/2-a maddesi eklenmiştir. Kanunla getirilen yeni düzenlemeye göre yenileme kadastrosu ikinci kadastro yasağına aykırılık teşkil etmez. Yenileme kadastrosu ikinci bir kadastro olmayıp, bir güncelleme işlemidir.
Yenileme kadastrosunun amacı, tapulama, kadastro veya değişiklik işlemlerine ilişkin; sınırlandırma, ölçü, çizim (tersimat) ve hesaplamalardan kaynaklanan hataları gidermektir.
Yenileme Kadastrosu Nedir?
3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 22/a maddesinde ; tapulama, kadastro veya değişiklik işlemlerine ilişkin; sınırlandırma, ölçü, çizim ve hesaplamalardan kaynaklanan hataları gidermek üzere uygulama niteliğini kaybeden, teknik nedenlerle yetersiz kalan, eksikliği görülen veya zemindeki sınırları gerçeğe uygun göstermediği tespit edilen kadastro haritalarının tekrar düzenlenmesi ve tapu sicilinde gerekli düzeltmelerin sağlanması amacıyla tapulama ve kadastro görmüş yerlerde yenileme kadastrosu yapılır.
Yenileme kadastrosunun uygulanacağı alanlar Tapu ve Kadastro Genel Müdürünün onayı ile belirlenir ve çalışmalara başlanmadan en az on beş gün önce çalışma alanında, bölge merkezinde ve bölgenin bağlı olduğu il merkezinde alışılmış vasıtalarla duyurulur, ayrıca varsa yerel gazete ile ilân edilir hükmü yer almaktadır.
Yenileme kadastrosu tapulama, kadastro veya değişiklik işlemlerine ilişkin; sınırlandırma, ölçü, çizim ve hesaplamalardan kaynaklanan hataları gidermek; uygulama niteliğini kaybeden, teknik nedenlerle yetersiz kalan, eksikliği görülen veya zemindeki sınırları gerçeğe uygun göstermediği tespit edilen kadastro haritalarını yeniden üretip ve tapu sicilinde gerekli düzeltmelerin yapılmasını sağlamaktır.
Yenileme kadastrosunun amacı, teknik açıdan yetersiz kalan, uygulama niteliğini kaybeden, eksikliği görülen veya zemindeki sınırları gerçeğe uygun göstermediği anlaşılan kadastro haritalarının yenilenmesi ve uygulanabilir hale getirilmesidir Yenileme kadastrosu ile taşınmazın vasfı değiştirilemez olup ayrıca yenileme kadastrosunun amacının mülkiyet ihtilaflarını çözmek olmadığı ve mülkiyet uyuşmazlıklarının yenileme kadastrosuna ilişkin davalarda tartışma konusu yapılamayacaktır.
Yenileme kadastrosu sırasında ilk yapılan kadastro esas alınarak güncelleme işlemi yapılır. O halde; yenileme işlemi, önceki kadastro ile saptanan mülkiyet ve geometrik durumu yok sayan veya tamamen hükümsüz kılan yeni bir kadastro çalışması değil, mümkün olduğu kadar aslına sadık kalınarak onun eksikliklerini tamamlayan, sınırlarında ve yüzölçümlerinde görülen yanlışlıkları “orantı” ve “dengeleme” kurallarına göre düzelten bir önceki kadastroya ek bir işlemdir.
Yenileme Kadastrosuna Karşı Ne yapılmalıdır?
Yenileme kadastrosuna itiraz davaları, kadastro faaliyetinin yöntemine uygun yapılıp yapılmadığının denetlenmesine yöneliktir. Yenileme kadastrosuna karşı askı süresi içerisinde itiraz hakkı mevcut olup, İlgililer askıya çıkarılan kadastro çalışması sonucu oluşan bu tutanakları inceleyerek buna karşı isterlerse Kadastro Mahkemesinde 30 gün içinde dava açabilir.
Askı süresi geçmiş ve kadastro tutanakları kesinleştiyse 3402 Sayılı Kanun’un 12/3. maddesinde kadastro öncesi hukuki sebeplere dayalı olarak hak iddialarının kadastro tutanaklarının kesinleşme tarihinin üzerinden 10 yıl geçtikten sonra ileri sürülemeyeceği belirtilmiştir. Bu yüzden kadastro tutanaklarının kesinleştiği tarihten itibaren 10 yıl içinde Asliye Hukuk Mahkemesi nezdinde tapu iptal ve tescil davası açılmalıdır.
Bunun dışında kadastro yenileme çalışmaları neticesinde taşınmaz yüzölçümünde meydana gelen eksilmeden dolayı zarar gören kişilerin hukuki yollara başvuru hakları saklı olup, tapu siciline güven ilkesi gereğince tapudaki yüz ölçümlerine göre taşınmaz alım ve satımlarının korunması gerekmektedir. Bu nedenle Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2010/4 -349 E. 2010/318 K sayılı kararlarında da vurgulandığı gibi; tapu işlemleri kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğundan ve tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan, bu kayıtlarda yapılan hatalardan TMK’nın m. 1007 anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulü gerekir.
Burada Devletin sorumluluğu, kusursuz sorumluluktur. Bu işlemler nedeniyle zarar görenler, Medenî Kanunun 1007. maddesi gereğince, zararlarının tazmini için aleyhine adlî yargıda dava açabilir.
Daha detaylı bilgi için lütfen bizimle iletişime geçiniz.