İnançlı İşlem
İnanç sözleşmesi, inananla inanılan arasında yapılan onların hak ve borçlarını belirleyen, inançlı muamelenin sona erme sebeplerini ve devredilen hakkın, inanılan tarafından inanana geri verme şartlarını içeren borçlandırıcı bir muameledir.
İnanç sözleşmesi, sade bir ifadeyle, inanılan tarafın elde ettiği hakkı, taraflarca güdülen amaç sona erdikten sonra veya belli bir süre geçtikten sonra inanana veya üçüncü kişiye devretmek taahhüdünü içeren bir anlaşmadır.
İnançlı işlemler birçok farklı şekilde yapılabilir. Uygulamada genellikle bir işlemi gizlemek, teminat veya alacaklıdan mal kaçırmak amacıyla yapıldığına şahit oluyoruz. İnançlı işlemler, kural olarak devredilebilir nitelikte olan haklar yani daha çok inançlı işlemlerin konusunu taşınır ve taşınmaz mallar oluşturur.
İnançlı İşlem Nasıl İspatlanır?
İnanç sözleşmeleri, tarafların karşılıklı iradelerine uygun bulunduğu için, onlara karşılıklı borç yükleyen ve alacak hakkı veren geçerli sözleşmelerdir.
İnançlı işlem nedeniyle iade, tazminat veya sözleşmenin feshini isteyen taraf iddiasını ispat etmek zorundadır.
5.12.1947 tarih ve 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında da belirtildiği gibi, inançlı işlem belgesinin resmi şekilde düzenlenmesi zorunlu olmayıp, yazılı olması yeterlidir. İnanç sözleşmesinin yazılı delili olan belgenin inanç sözleşmesi sırasında veya daha önce düzenlenmiş olması gerekmektedir.
Ancak yakın akrabalar arasında temlik işlemlerinde yazılı bir sözleşme yoksa inanç sözleşmesinin varlığı her türlü delille ispat edilebilmektedir. Yani yazılı delil veya delil başlangıcı yoksa akrabalar arasında işlemler yemin, ikrar gibi delillerle de ispatlanabilir.
İnançlı İşlemde Zamanaşımı Nedir?
Kural olarak aynı hakkı koruyan talep ve dava hakları zamanaşımına tabi değildir. Ancak inanç sözleşmesi pozitif hukukumuzda düzenlenmediği için kendine özgü bir sözleşme olduğu kabul edilmektedir. Bu yüzden de inançlı işlemlerin hangi zamanaşımına tabi olacağını kanunumuzda düzenlenmemiştir. Borçlar Kanunumuzda düzenlenen genel zamanaşımı olan 10 yıllık süreye tabi olduğu kabul edilmektedir. Önemle belirtmeliyiz ki inançlı işlemlerde zamanaşımı, inanç konusu şeyin iadesi gerektiği tarihte işlemeye başlamaktadır.
Yargıtay’ın kararlarında bu husus ‘‘Taşınmazın davalı tarafından kendisine süre verileceği ümit ve inancının sona erdiği tarihten itibaren hesaplanması gerekir’’ şeklinde ifade edilmiştir.
Görevli Mahkeme Neresidir?
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununa göre; dava konusunun değer veya miktarına bakılmaksızın malvarlığına ilişkin davalarla, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemeleri olarak kabul edilmiştir. İnanç sözleşmelerine dayanılarak açılacak davalar da Asliye Hukuk Mahkemesinde açılması gerekir.
Daha detaylı bilgi için lütfen bizimle iletişime geçiniz.